Zayıflık mı? Yoksa hoşgörü mü? İki teriminde birbirine karıştığı, hatta alt üst edildiği bir dönemdeyiz. Kimilerine göre zayıflık , kimilerine göre ise hoşgörü… Kimimiz ne kadar hoşgörülü olmak istersek isteyelim, birilerinin ne diyecekleri uğruna ezer geçeriz acımadan. Öyle ya! Elalem ne der sonra!!! Zayıf olmak, zayıf gözükmek, aciz gözükmek istemeyiz. Sevmeyiz. Sevdirilmedik. Alıştırılmadık. Benimsetilmedik. Böyle gördük, böyle büyüdük. Böyle bildik.Başkaları ne der uğruna kendimiz olmayı unuttuk. Erdem sayılacak nitelikteki özelliklerimizi bile hiçe saydık. Fakat yaşam içinde bir yandan da savunduk bunları. İyi olmak, ahlaklı olmak, hoşgörülü olmak Vs… Konuşmakta usta, ama uygulamada her zaman sınıfta kaldık. Ezen geçen olmayı yiğitlik sandık. Tevazuyu unuttuk. Hoşgörüyü kapı ardına sakladık. Ama bir yandan da bu kapı ardına sakladığımız kimselere göstermediğimiz, göstermekten de utandığımız erdemleri, başkalarından bekler olduk. Biz yapmayız ama siz bize uygulayın misali!Ezmeye ve ezdirmeye bayılıyor, hoşgörü ve tevazuyu zayıflık olarak görüyoruz. Öyle ya! Elalem ne der sonra!!!